Sonay Can ile 10 soru 10 cevap
Paylaş
Tweetle
Paylaş

Gazeteci ve sürekli basın kartı sahibi Sonay Can’ın, Avrupa Yolcusu & Balkan Günlükleri adlı 383 sayfalık gezi anıları kitabı raflara çıktıktan sonra okurların Sonay Can’ı yakından tanımak için kendisiyle 10 soru 10 cevap ile bir röportaj yaptık.

18 ülke, yüze yakın şehir, yüzü aşkın heykel, 24 nehir, 24 hotel, 62 gümrük kapısında geçirdiği gezi anılarının derlendiği kitabın ayrıntılarını, sorduğumuz 10 soruya verdiği 10 cevap ile almaya çalıştık.                                                                                                                                                                                                                            

1- Sürekli basın kartı sahibisiniz. Sürekli basın kartını biraz açmak istersek, zor ve meşakkatli süreç içinde 20 yıl gazetecilik mesleğine gönül vermek gerektiği ve görevini layıkıyla yerine getirmek gerektiğini belirtecek olursak, karta sahip olma süreci sizin için nasıl gelişti? 

Sürekli basın kartı ya da eski adıyla basın şeref kartı sahibi olmak benim hayalimdi. Gazetecilikte ulaşılan en üst seviye idi. Bana ancak emeklilik yıllarımda nasip oldu. Sürekli basın kartına sahip olabilmek için önce basın kartına sahip olmak gerekiyor. Basın kartı sahibi olmak, devletin sizi resmen gazeteci sıfatıyla tanıması ve görevinizi yaparken size bazı kolaylıklar sağlaması demek. Eski adı sarı basın kartı olan ve son yıllarda turkuaz renge bürünen basın kartına sahip olmak için belirli bir eğitim düzeyi ve gazetede çalışma yılı esas alınıyor. Yani belli bir bekleme süresi var. İşten ayrıldığınızda ya da emekli olduğunuzda kartınızı sizden geri alıyorlar. Basın kartı sahibi olmamda gazetenizin eski sahibi Cenan Tetik ile eski muhabiriniz Cemile Liman’ın çok büyük katkıları oldu. Kendilerine teşekkür ederim. Sürekli basın kartı sahibi olmak ise daha da zor. Basın kartına 20 yıl süreyle sahip olanlar başvurabiliyor. Basın kartı taşıma süresi ile sigortalı olarak çalışma süresi esas alınıyor. Bu süre yetmiyorsa istisnai bir yolu da geçmişte isminizle yayımlanan haberlerinizi içeren gazeteleri kanıt göstermeniz gerekiyor. Trakya Gazeteciler Derneği Başkanı Orhan Doğan’ın teşvikiyle ben de bu yolla sahip oldum. Dediğim gibi 1982 yılında mesleğe başladım. O yılların heyecanıyla çıkan haberlerimi gazetenin orijinalleriyle biriktirmiştim. İyi ki biriktirmişim. Sonra sıkı bir arşiv çalışmasına giriştik. Çuvallar dolusu gazeteyi tek tek sıraladık. İstenilen biçimde ayırdık ve özenle seçtiğimiz haberleri İletişim Başkanlığı sistemine yükledik. Bu aşamada da Yeni Gazete bana işyerini açtı. Süleyman Dinç çok yardımcı oldu. Yine Yeni Gazete’nin muhabirlerinden Abdullah Çalışkan yüzlerce haberi PDF’e çevirerek sisteme yükledi.  Gazeteci Orçun Oğuz, hem İpsala hem de Keşan’daki ofislerini kullanmama izin verdi. Bu aşamada stajyer gazeteci Betül Bakmaz haberlerin detaylı notlarını tuttu. Son olarak da TC. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Edirne İletişim Bölge Müdürlüğü’nden de büyük destek gördüm. Kurum Bölge Müdürü Uğur Ülgen ile çalışanlarından görevli memur Süleybe Kasap, başvurumun her aşamasında yardımcı oldu. Sonunda hayallerimden birini gerçekleştirdim. Şimdi gazetecilik yapmasam bile sürekli basın kartının gazetecilere sağladığı tüm imkânlardan yararlanıyorum.

2- Ödüllü fotoğraflarınızın olduğunu biliyoruz. Gezi anıları kitabının çıkış noktasında da fotoğraf sanatı mesleğinizle örtüştüğü için mi? Hayatınızın içinde, fotoğraf çekmeyi sevdiğiniz için mi?

Öncelikle şunu belirteyim, biz fotoğraf sanatçılığı yapmıyoruz. Haber fotoğrafçılığı yapıyoruz! Fotoğrafçılık çok geniş bir alan. Resmi evraklarda kullanılan fotoğrafçılardan tutun da reklam fotoğrafçılığına, habercilikten, fotoğraf sanatına kadar pek çok alanda kullanılıyor. Örneğin fotoğraf sanatı durağandır. Bir kare fotoğraf için gerekli şartların oluşabilmesini saatlerce hatta günlerce beklersiniz. Oysa gazetecilikte fotoğraf anlıktır, reflekstir. Kimse size poz vermez. Onca meslektaşın arasında birkaç saniyede fotoğrafı çekmek zorundasınız. Resmi evrak için fotoğrafçıya gidersiniz, size poz verdirtir. Sağa sola döndürür, gülümsemenizi söyler ve fotoğrafı çeker. Fotoğraf sanatçısının işi ise ışıktır. Ne miktarda ışığın, ne kadar sürede makinenize gireceğini hesaplar ve ışığı arkasına alarak sanatını icra eder. Oysa gazeteci ters ışıkta bile çalışmak zorundadır. Örneğin bir bakanın hangi yönden geleceğine siz karar veremezsiniz. Sorduğunuz anlama dönersek, gezi fotoğrafçılığı ile fotoğraf sanatı evet biraz örtüşür. Ama bir tur şirketi ile seyahat ediyorsanız zamanınız zaten sınırlıdır ve örneğin, bir ülkede, bir şehirde, bir tarihi eserin önünde fotoğraf çekecekseniz, o anda güneş ışıklarından payınıza ne düşmüşse o kadarıyla fotoğraf çekersiniz. Sabah güneşi o tarihi eseri en güzel fotoğraflamanıza uygundur ancak siz tur kapsamında akşam saatlerinde orada olabilirsiniz. Ya da hava kapalı veya kasvetli olabilir. Doğadan payınıza düşen budur. Bulduğunuz kadarıyla yetinmek zorundasınız.                                                                                                        

 3-Avrupa Yolcusu & Balkan Günlükleri gezi anıları kitabını 2021 yılı Mayıs ayında yazmaya başladığınızı dile getirmiştiniz. 2011-2019 Yılları arasında yurt içi ve yut dışı gezilerinden kaleme alınan bu kitabı yazmaya başlamanızdaki güç neydi diye sorsak cevabınız ne olur?                                                      

-Asıl güç ve motive kaynağı, geleceğe bir eser bırakmaktı. Gezilerimizin çoğu kronolojik, fotoğraf ve video görüntülerinden oluşuyordu. Öncelikli amaç bunları saklamak ve gelecek nesil aile bireylerime ulaştırmaktı. Fotoğraf ve video görüntülerini harddisklerde saklıyordum. Aslında tüm gazetecilik arşivimi ve özel aile arşivimizi internet ortamına da aktarmak gerekiyordu. Fotoğrafları Facebook albümlerime, videoları ise YouTube sayfalarında paylaştım. Aslında bu konuda deneyimliydim. Şu anda İpsala Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği’nde çalışan kızım Mine Selin’in 1990’lı yıllardaki bebeklik ve çocukluk yıllarını, 15 yıl boyunca videoya kaydederek ona, hemen hemen hiçbir çocuğa nasip olmayacak bebeklik ve çocukluk görüntüleri hazırlamış oldum. Bu kadar büyük bir projeyi düşününce yurt içi ve yurt dışı gezileri aktarmak çok basit kaldı. Asıl iş kitaba dökmek oldu.                                                                                                                                                       4-Sürekli basın kartı olan gazeteci Sonay Can dışında yazar yönünüze dönecek olursak en çok okunması gereken yurt içi veya yurt dışı aklınızda kalan ve sizi şaşırtan anınız nedir?                                                   

Henüz kendimi bir yazar olarak görmüyorum. Daha sadece bir kitap yazdım. Gazeteciliğe ise 40 yıl önce başladım. 20 yıldan fazla aktif gazetecilik yaptım. Önce basın kartı, son olarak da sürekli basın kartı sahibi oldum. Meslekte en üst aşama olarak görülen bu kartlara ancak emekli olduktan sonra sahip oldum. Gezilerimizde ise pek çok macera yaşadık. 3 nesil seyahat ediyoruz. 3 ay önce dede oldum. İnşallah artık 4 nesil seyahat edebileceğiz. Yurt dışı anılarımız arasında; Yunanistan Dedeağaç’ta paramızın çalınması, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’ta, Sırp taksicilerin bizi kazıklaması, yine Belgrad’ta, tur otobüsümüzün plakalarının çalınması nedeniyle Macaristan’a giremememiz, Avusturya’nın başkenti Viyana’da seyahat sırasında yaşadığımız döviz krizi nedeniyle 4 adet şinitzele 100 Euro ödemek zorunda kalmamız… Kötü anılarımızın yanı sıra İtalya’nın Venedik şehrinde muhteşem gondol turu, Kapadokya’da balonla uçmak ve son olarak pandemi nedeniyle, Amsterdam ve Paris’i görememek. Tüm gezilerimizin bir virüs yüzünden sona ermesi.                                                                                                                                                                 5-Gazetecilik mesleği ile örtüşen yazarlık yönünüze de bakıldığında basına gönül vermiş biri olarak ‘Emekli’ kelimesi size pek uygun görünmüyor. Okurlarınızdan gelen dönüşlere göre Avrupa Yolcusu & Balkan Günlükleri gezi anıları kitabının devamı olur mu?      

-Emekli kelimesi tam tersine tam olarak uygun. Çünkü gazetecilikten emekli olmasaydım, gezgin olamazdık! Çünkü gezmek için zaman lazım. Çalışarak gezemezsiniz. Gazetecilik, gecesi – gündüzü olmayan bir meslek. Bütün gününüzü alıyor. Ben gezmeye çok genç yaşta heves ettim ama çok geç yaşta gerçekleştirmeye başladım. “Gazetecilik bırakılmaz!” diye bir söz var ama ben buna inanmıyorum. Pek ala da bırakılabilir. Zamanı gelince her şey biter. Ben emekli olduktan sonra sanki hiç gazetecilik yapmamış gibi yaşadım. Kendime, aileme ve çakın çevreme zaman ayırdım. Hobilerimi ve yapmak istediklerimi hayata geçirdim. Covid 19 pandemisi ve döviz kurlarındaki anormal artışlar, yurt dışı gezilerimizin sonu oldu. Pandemi süresinde acaba bir kitap yazmayı becerebilir miyim diye çok düşündüm. Sonunda tüm cesaretimi topladım ve gezi anılarımız, Facebook albümlerinden ve YouTube videolarından kitap sayfalarına taşınmış oldu. Kitap yazdığımı ailem bile aylar sonra, ben açıklayınca fark etti. Sırada ikisi nostalji olmak üzere, Ege ve Akdeniz Koylarında, (Sonu kötü biten) Haluk Levent anıları, 40 yıllık Gazeteci ve Felaket Anlarım adlı kitaplarım var. Bunlardan ilk ikisi editörlüğe hazır aşamada. Ama bu yılın sonuna kadar hangisine yoğunlaşacağıma karar veremedim. Ancak, yazarlık, gazeteciliğe hiç benzemiyor.                                                                                                                                                         6-Avrupa Yolcusu & Balkan Günlükleri’ni diğer gezi anıları kitaplarından ayıran şüphesiz yaşadığınız anılar ve okura aktarma biçiminiz. Kitabınızı alan ya da alacak olan okurlarınıza ne söylemek istersiniz?                                                                                                                                         -Kitabımın daha ilk sayfasında yazdım; Avrupa Yolcusu ve Balkan Günlükleri bir roman değildir. Kitapta anlatılan ülkelerin ayrıntılı tanımları da yapılmaz. Gezdiğimiz ülke ve şehirlerin turizm tanıtımları da yapılmaz. Tarafımdan kaleme alınan, yurt içi ve yurt dışı aile gezilerimizin; notlarından, fotoğraf ve vidolarından oluşturulan günlüklerin kitap haline getirilmiş anılar bütünüdür. Sonuç olarak bir anı kitabıdır.                                                                                                                                                   7-Kitaptaki QR Kod uygulaması ile de teknolojik yönünüz ortaya çıkıyor. 1982 Yılında mesleğe başladığınız düşünülürse teknolojinin sizi geliştirdiğini ve mesleğinizde katkısı olduğunu düşünür müsünüz?                                                                                                                                         Aslında teknolojiyi son anda yakalayan bir gazeteciyim. 80’li yıllarda şimdiki gibi internet ve görüntü teknolojileri yoktu. Çoğunlukla siyah – beyaz negatif film bazen de renkli negatif film kullanıyorduk. Fotoğraf makinelerimiz de manuel sistem klasik makinelerdi. Genellikle birkaç adet 36’lık film verilirdi. Şimdiki gibi yüzlerce fotoğraf çekme imkânımız yoktu. O filmlere gözümüz gibi bakardık. Her haberde sadece birkaç kare fotoğraf çekerdik. Bu nedenle filmi birkaç kez kestirerek kullanırdı. Ne çektiğimizi göremeden, bir zarfa koyar, İpsala’dan kalkan otobüse verir İstanbul’daki gazeteye verilmek üzere Topkapı’ya gönderirdik. Hemen gazeteye telefon eder, otobüs firmasının adını, aracın plakasını, saat kaçta İstanbul’da olacağını bildirir ve ancak birkaç gün sonra daktiloyla yazdığımız haberimizin çıkmasını beklerdik. Yerel gazetelerde de durum aynıydı. Çoğu gazete elle dizilirdi. Tek tek basılır ve elden dağıtılırdı. Hele fotoğraf konusu çok kısıtlıydı. Kaymakamın, belediye başkanının vesikalık fotoları çekilir, klişe yaptırılır ve hep aynı fotoğraf kullanılırdı. Sonra entertip dizgi geldi. Devrim niteliğindeydi. Gazetecilik çağ atladı. Haberleri geçerken faks kullanmaya başladık. Bilgisayarlar hayatımıza girdi. Ardından digital fotoğraf makineleri gelişti. Sonra internet teknolojisi geldi. Ben bu gelişmelerin her aşamasında sahadaydım. Her çeşit habercilik yaptım. Yerel ve ulusal gazetelerde, yerel radyo ve televizyonlarda son olarak da internet gazeteciliğinde hep vardım.      

8-Gezi anıları kitabını bitirmeye yakın ailemin haberi oldu demiştiniz. Yazarken ailenizin size kattıkları nelerdir?                                                                                                                                         -Destek verdiler tabii. Ama kitabın taslak halini okumadılar bile. Onlar da kitabın yayınlanmasının heyecanını beklediler. Gezilerimizde fotoğraf ve video çekerken, başta herkesi durdurup, şöyle durun, böyle durun dememden rahatsız oldular ama yıllar geçip geziler çoğalınca, hafızalarda kalanların hep fotoğraf ve videolar olduğunu görünce kabullendiler.                                 

9-Medya Keşan Gazetesi’nde çalıştığınız dönemlerde Kitabınız üzerinde Yılmaz Özkaya’nın size olan desteklerinden bahsetmiştiniz. Kendisi için size ilham kaynağı diyebilir miyiz?

 -Kesinlikle İlham kaynağı değil! Kendisi kitabım için, editöryal açıdan eşsiz bir çalışma yaptı. Yılmaz Özkaya’nın gazetecilik hayatımda yeri ve önemi büyüktür. Önce, 1990’lı yıllarda Medya Keşan ve Keşan FM’in kurulduğu ilk yıllarda kısa bir süre çalıştığım gazetede patronumdu. Daha sonra 2007 yılında ise hem ağabeyim hem de gazetecilikte çok şey öğrendiğim meslek büyüğüm oldu. Gazeteciliğe ondan önce başlamıştım. Kendisi ise bir fırın işletmeciliğinde gazetecilik ve radyo yayıncılığına başlamıştı. Demek ki yeteneği varmış. En özgür gazeteciliği onun gazetesinde yaptım. Siyasi görüşlerimiz taban tabana zıttı. Ondan çok şey öğrendim. Kendisi Türkçe ve Dilbilgisi konularında çok hassastı. Bir virgülün nereye konacağını belirlemek için en az üç kişiye telefon ederdi. Medya Keşan adeta bir gazetecilik okuluydu. Biz zaten kendimize Özkaya Akademiliyiz derdik. Dediğim gibi en özgür ve en mutlu gazetecilik yıllarım Yılmaz Özkaya’nın Medya Keşan’ında geçti. Kesinlikle arkamızda dururdu. Tabii güvenini kazanmam kolay olmamıştı. Haberlerimin doğruluğunu araştırırdı ama güvendiği kişilere sonuna kadar destek verirdi. Ben de o yıllarda profesyonel gazeteci ya da usta gazeteci sayılırdım. Türkçe ve Dilbilgisi konularında ise en az onun kadar iddialı bir hale geldim. Ta ki kitap yazana kadar. Kitabımın editörlüğünü yapmasını istediğimde, işlerinin yoğunluğuna rağmen seve seve kabul etti. Tabii belki de pişman oldu, çünkü daha ilk düzeltmelerde incelenen sayfalar gelincik tarlası gibi kıpkırmızı düzeltmelerle doluydu. Çok utandım. O kadar iddialı olduğum bir alanda bu kadar çok yanlışı beklemiyordum. Ama Yılmaz Özkaya, gece – gündüz demeden, bıkmadan – usanmadan kılı kırk yaran bir editöryal çalışma yaptı. Bu nedenle, Yılmaz Özkaya’nın kitabımda emeği benden çoktur. Minnettarım. Kendisi, kitabımı yayın için gönderdiğim Dionysos Yayın Group’tan da çok büyük övgüler aldı. Yayınevi, yazardan çok bu editörün kim olduğunu sordu. Çok gururlandım. Sonunda kitabımız onun sayesinde belki de hiç düzenleme yapılmadan baskıya girdi. Kısaca Yılmaz Özkaya üzerinde tez yazılacak kadar büyük ve gizemli bir kişidir.                                                                                                                                                 10- Son olarak biz Gazeteci ve yazar Sonay Can’a başka bir unvan eklersek bu gezmeyi ve keşfetmeyi seven Sonay Can olur. Size bir unvan ekleyin dersek.                                                    

- Gazetecilik yaşamımda, hiçbir zaman unvan peşinde olmadım. Sürekli haberin mutfağında yer aldım. Kartvizitleri unvandan geçilmeyen gazeteciler gibi olmak istemiyorum. Sürekli muhabirlik yaptım. Sadece bir dönem Medya Keşan el değiştirdiğinde zorunluluktan yazı işleri müdürlüğü yaptım. Ne bir dernek başkanı, ne de birçok medya kuruluşunun temsilcisi oldum. Olanları kınamıyorum. Ben sadece işini iyi yapan, mesleğin en güzel yeri olan muhabirlikte haberin içinde oldum. Gezginlik belki yakışan bir unvan olabilir ama başkaca unvan istemem. Gazeteci olmak zaten hem bir meslek sahibi olmak hem de bir unvandır.

Röportaj sonunda bize zaman ayırdığı için kendilerine teşekkür ettik. Siparişini verdiğimiz Sonay Can’ın gezi anıları kitabını heyecanla beklediğimizi belirttik. Oda bizlere ve tüm okurlarını teşekkürlerini iletti.

(Yeni Gazete)

trakya+gazetesi ipsala trakyagazetesi trakya+haberleri ipsala+haber ipsala+haberleri ipsala+gazeteleri
Yorumlar (0)

Çok Okunanlar